Ortodontinin Geleceği: Lingual Ortodonti

Çeneler ile ilgili bozuklukların ve düzgün olmayan dişlerin konumlarının düzeltilebilmesi amacıyla yapılan tedavi çeşidine diş hekimliğinde ortodontik tedavi denir. Diş hekimliğinin en eski uzmanlık dalı olan bu tedavide dişler üzerine yapıştırılan tutucu aygıtlar (braket) ve bunlar üzerinden teller yardımı ile uygulanan düşük kuvvetler vasıtasıyla dişler hareket ettirilirler.

Uygulaması eskilere dayanmakla birlikte modern ortodontinin temelleri 20.yüzyılın başında Amerika Birleşik Devletleri’nde atılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda büyük gelişmelerin yaşandığı bu alanda öncelikle geleneksel ortodonti yani dışarıdan uygulanan tellerin biyomekaniği ve dişlere yapıştırılması ile ilgili sorunlar çözülmüş, daha sonra 80’li yılların ortalarında porselen braketlerin kullanılmaya başlaması ile birlikte ortodontik aygıtların estetik görüntüsünden kaynaklanan sıkıntılar da belli bir noktaya kadar aşılmıştır.

2000’li yılların başında mini vidaların ortodontide kullanılmaya başlanması ortodontik tedavinin biyomekaniğinde adeta bir dönüm noktası olmuş ve bu tedavide en büyük sıkıntı olan ankıraj sorununu ortadan kaldırarak tedavide ağız dışı aparey kullanımını ortadan kaldırmıştır.

Yine 2000’li yılların başından itibaren halk arasında Görünmez Diş Teli olarak bilinen Lingual Tedavi nin yeniden gündeme gelmesi ile birlikte özellikle erişkin hastalar rahat bir nefes almış ve estetik görüntülerinden ödün vermeden tedavi olma imkanına kavuşmuşlardır.

Bugün gelinen noktada Görünmez Diş Telleri sayesinde ortodontik tedavi ile ilgili estetik kaygılar tamamen ortadan kalkmıştır, ancak uzun tedavi süreleri halen hasta ve hekim açısından büyük bir sıkıntı olarak devam etmektedir.

Ortodontik tedavi sırasında dişler kemik içerisinde hareketi sırasında dişleri çevreleyen dokularda kemik yıkımı ve yapımı şeklinde olmak üzere biyolojik değişiklikler meydana gelmektedir. Söz konusu bu biyolojik değişiklikleri hızlandırarak ortodontik tedavi süresini kısaltmaya yönelik araştırmalar henüz deneysel aşamadadır. Günümüzde bu sorunun çözümü ile ilgili daha çok kullanılan ortodontik aygıtların biyomekaniği ve estetiği ile ilgili çalışmalar yapılarak dolaylı çözümler üretilmeye çalışılmakta, ancak sorun belli bir noktaya kadar çözülebilmektedir.

Diş hareketini hızlandırmak amacıyla ortodontik aygıtların biyomekaniğinde yapılan çalışmalar sonucunda değişik ortodontik braketler hastaların kullanımına sunulmuştur. Klasik ortodontiye farklı bir bakış açısı getirdiğini ve sürtünmesiz sistem ile ortodontik tedavi süresini kısalttığını söyleyen kapaklı braket sistemleri –self ‘ligating brackets’- bu konuda en iddialı braket sistemidir. Bunun yanında farklı bir mekanik ile dişlerin kök ve kuronunu aynı anda düzelterek diş hareketini hızlandırdığını iddia eden hızlı braketler –fast braces- bu konu ile ilgili dikkat çeken başka bir ortodontik tedavi yöntemidir. Söz konusu bu teknikler ile yapılan tedavilerde tedavi sürenin kısaldığı ile ilgili iddialar tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır.

Ortodontik aygıtlara bağlı olarak hastalarda oluşabilecek estetik kaygıları ortadan kaldırarak konuya dolaylı bir çözüm bulmak amacıyla değişik estetik tedavi yöntemleri de geliştirilmiştir. Ancak günümüzde tek estetik ortodontik tedavi yöntemi tellerin içeriden uygulandığı Lingual Ortodonti yani Görünmez Diş Teli tedavisidir. Bu tekniğe alternatif olduğu iddia edilen ve dışarıdan uygulanan seramik braketler zaten hastaların estetik kaygılarını belli bir noktaya kadar çözebilmektedir. Porselen braketlerde uygulamayı takiben kısa süre içerisinde meydana gelen sararmalar hastalarda ciddi görüntü sıkıntıları yaratabilmektedir. Benzer şekilde Lingual Tedavi nin alternatifi olarak sunulan şeffaf plaklar da sadece belli vakaların tedavisinde başarılı olabilmektedir.

Uzun ortodontik tedavi süreleri ile ortodontistlerin eğitimleri sırasında biraz da şaka yollu olarak sıklıkla dile getirdiği ‘keşke bir ilaç olsa ve bunu hastalara verdikten sonra hemen dişleri düzeltebilsek sonrasında da başka bir ilaç ile dişleri yeni konumlarında sabitleyebilsek’ şeklindeki temennisi maalesef günümüz şartlarında biraz uzak görülmektedir. Günümüzde kısa vadede çok mümkün gözükmeyen ortodontik tedavi sürelerinin direkt olarak kısaltılmasından daha ziyade uzun tedavi sürelerinde hastanın ortodontik aygıtlardan kaynaklanan estetik kaygılarını ortadan kaldırmaya yönelmek çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Esas hedef yukarıda bahsedildiği gibi diş hareket sonucu çevre dokularda oluşan biyolojik değişikliklerin hızlandırılması ve ortodontik tedavinin haftalar ile konuşulan sürelere indirilmesi olsa da içerisinde bulunduğumuz 21.yüzyılda bu konuda ortodonti alanında yapılacak olan çalışmalar ağırlıklı olarak sorunu dolaylı çözecek Görünmez Diş Telleri yani Lingual Teknik üzerine olmalıdır. Bu tedavi ile ilgili; laboratuar uygulamasının dijital ortamda her hekim tarafından basit olarak kullanılabilmesi, tekniğin maliyetlerinin düşürülerek daha fazla hastaya hizmet götürülmesi, sonrasında ise bu tedavinin kullanım alanının iyice yaygınlaştırılarak dışarıdan uygulanan geleneksel ortodontik tedavilerin ortadan kaldırılması kısa ve orta vadede ilk hedef olmalıdır. Ancak bu şekilde hastaların estetik kaygıları çözülerek konuya kısa vadede hızlı ancak dolaylı bir çözüm sağlamak mümkün olacaktır.